7 milyarı
aşan nüfusuyla gezegenimiz her gün türlü acayipliğe sahne oluyor. Tarihler boyu
süren garip inançlarımızsa bugün dahi hayatımızın içinde.
Hadi oturup
azıcık mantıklı düşünelim. Batıl nedir? Açıp da sözlüğe baktığımızda boş, saçma,
yanlış gibi karşılıklar buluruz. Hal böyle olmasına karşın bu koca nüfusun çoğu
halen batıl inançlarla yaşıyor. Kuşaktan kuşağa bu denli azimle geçen bir şey
de görülmüş değil.
Baykuşlar da
batıl inanç kurbanlarından biri olmuştur. Son yıllarda herkesin boynunda,
kulağında, parmağında, tişörtünde, evinde, yatağında-yastığında bir baykuş
furyasıdır gidiyor. İyi de şimdi mi aklımıza geldi bu sevgili baykuşlar. Çağlar
boyunca demediğimizi bırakmadık oysa. Mesela mı?
Şimdi,
derler ki, gece baykuş ötmesi duyarsanız yandınız. Kötüye işarettir. Ses soldan
geliyorsa hepten fena. Mantığı nedir? Belli değil.
Devam
edelim. Baykuş eğer çatınıza tünemişse, o evden bir cenaze çıkacaktır. Bu artık
fenadan fena. Ya da bir evin başında baykuş öttüyse, o evden hayır gelmez. Evin
etrafında üç kez döndüyse orada illa ki bir yıkım olur.
Hayır yani,
hayvanı öyle uğursuz bellemişiz ki, biri bir konuda olumsuz uyarıda
bulunduğunda bile ‘baykuşluk yapma’ diyoruz o denli... Leş yiyici akbabalar
bile bu kadar hor görülmedi yani. Ama hepsinin bir temeli var elbet.
Babiller,
gece gece öten baykuşun sesinin, çocuğunu doğururken ölen bir annenin çığlığı
olduğuna inanmışlar. Eski Mısırlılarda baykuş ölüm kuşu olarak görülmüş.
Hiyerogliflerde baykuş hep karanlığı, sessizliği ve ölümü temsil etmiş. Nice
sonra ortaya çıkan Romalılar da bu inanca kapılmış. Uğursuzluğu savuşturacağız
diye, abartıp baykuşları yakmışlar. Dar görüşlülüğün zirve yaptığı bu dönemde,
nehirlere bolca baykuş külü savrulmuş. Bu hayvanın ölüler diyarından geldiğine inanmışlar.
Öyle ki, Sezar bile ölmeden hemen önce baykuş sesi duyduğunu söylemiş. Velhasıl
Romalılar bu aslı astarı olmayan inançlarını bugünün Avrupa’sına da taşımayı
başarmışlar. Ama ulaşamadıkları kuzey ülkelerde baykuş hep uğurlu sayılmış.
Eski
Yunan’da ise, zeka, sanat ve strateji Tanrıçası Athena'nın sembolü kabul
edilmiş. Hatta Yunanlılar, baykuşların kendilerini koruduklarına inanmışlar.
Ordularının üzerinden bir baykuş geçse zafer müjdesi olarak yorumlamışlar. Niteliklerini
tanrısal kabul ettikleri bu kuşu her yerde bulundurmuşlar. Yani arada kıymeti
bilinmiş neyse ki…
Evet,
doğruya doğru. Baykuşların insanları ürküten tarafları var. Bir kere ilginç bir
yüze sahip. Geceleri sessizce dolaşmasına rağmen, arada ürpertici ötüşüyle hepimizin
birazcık da olsa tırstığı gerçektir. Ama zaten insanoğlu karanlıktan ve doğanın
o saatte çıkardığı seslerden oldum olası çekinmiştir. Ayrıca bu kuş doğası
gereği geceleri avlanır. Bu onu esrarengiz yapmaz. Şeytanla antin kuntin işler
çevirdiği anlamına gelmez. Ne yapsın, aç
mı kalsın. Şu güne kadar da insanlara hiçbir zararı görülmemiştir. Tersine, kemirgen,
böcek, kurbağa, kertenkele falan yiyip ekolojik döngüye yarar sağlar.
Kukumav,
puhu, alaca, peçeli, kulaklı gibi 130’u aşkın çeşidi var baykuşların.
Harry
Potter’ınkini de unutmayalım. Onun adı da kar baykuşu. Hepsi birbirinden
orijinal.
Bırakalım bu
kendi halinde kuşlarla uğraşmayı. İlla
ki bir batıl inanç yükleyeceksek, onları bilge, zeki ve ağırbaşlı olarak
sembolize etmenin kimseye zararı dokunmaz herhalde…