Moda silinir gider, sadece tarz aynı
kalır…
Bu sözler,
tarzını dünya modasına kazımış duayen Coco Chanel’e ait. Gerçek ismiyle Gabriel
Chanel, gerek yaşam, gerek giyim tarzı konusunda ısrarcı olmasaydı, bu derece
başarılı olur muydu acaba?
Grace Kelly,
Audrey Hepburn, James Dean, Charlie Chaplin, Marlene Dietrich, Jacqueline
Kennedy ve daha niceleri… Tarz sahibi denince dünden bugüne akla gelen birçok ünlü
isim var elbette. Hatta yakın çevremizde de… Öyle ya, bir ortamda bazı
insanların ismi geçince, onlarla birlikte çok net bir görüntü de gelir
gözümüzün önüne. Yıllar içerisinde bazı değişiklikler, ufak dokunuş ve renk
ilaveleri olsa da çizgileri bellidir genel hatlarıyla. Peki nedir onları
diğerlerinden ayırt eden, kalabalığın içinde sivrilten? Küçük birer çocukken de
mi böyleydiler? Yoksa tarz, bir kabuğu kırarcasına sonra mı çıktı içlerinden?
Tarz, kişiye
özgü olandır. Özgü olan ise doğuştan gelir, zamanla şekillenir ve zenginleşir.
O halde tarz sahibi olmak, kendin olmaktır. Van Gogh’un sarısı, Bach’ın her
duyulduğunda tanınan vuruşları, Edgar Allan Poe’nun gotik kalemi, Mona Lisa’nın
gülüşü gibi her yerde her zamanda biricik olmaktır. Kendin olmanın bilinci ve
kararlılığıdır. Bu aynı zamanda bir barışıklık halini ve bir yaşam tarzını da
beraberinde getirir. Bireysel özgürleşmenin yolu da buradan geçiyor sanırım.
Ruhun bedeni
giydirmesidir tarz. O da ancak içten geleni ortaya koyarak mümkün oluyor. Moda
ise birilerinin tarzından doğar. Modacıların, diğer insanlarda görmek
istedikleri görüntü, dolaylı kendileridir aslında. Modayı alıp uyarlayan, özgün hale getiren birey de yine tarzını
yaratmış olur. Saç, yüz, vücut şekli gibi herkeste farklı olan özellikler özgün
giysiler, renkler ve onu tamamlayan aksesuarlarla birleşince herkesin arasından
sıyrılan görüntü ortaya çıkar. Bu noktada hem görünen, hem de gören memnundur.
Tarzı
yaratan şey kişinin karakteristik özellikleri olduğuna göre, sadece ortayı
çıkarılmayı bekleyen bir durum söz konusu. Kimi insan bunu çok küçük yaşta,
kimisi de daha ilerleyen yaşlarda becerebiliyor. Alışılagelmiş kalıplardan
sıyrılarak iç sesi, kişisel estetik bakışı yakalamak ve cesur olmak işin püf
noktası. Bu spor çizmeler bu klasik elbiseyle olur mu? O tokayı taksam komik mi
durur? Bu zincir beni çok mu asi gösterdi? Çantaya bayıldım ama yaşıma uygun
değil… Bu modellerin modası artık geçti deniyor… Ve daha nice gelgitler yaşanır
ayna karşısında. Siz yakıştırıyor musunuz kendinize ve taşıdıklarınız sizi
temsil ediyor mu? Asıl sorular bunlar olmalı bence.
Beden ruhun
elbisesi ise onu olduğuna en uygun şekilde göstermek gerekmez mi?