1 Eylül 2010 Çarşamba

BENİM İÇİN ANLAMI




Yolun neresinde olduğumu görmek için başladım yazmaya. Asla kaçmak için değil, daha çok kendime yaklaşmak için seçtim bu yolu. Suyun altına inebilme cesaretiyle, ruhumun renklerini fark edebilme isteğiyle aldım kalemi elime.
Bilirim ki insan kendini tanıdıkça insan olur, fazlalıklarından arınır. Tanımak ise, kendinle yüzleşerek, kendine vakit ayırarak olur. Bir insanı hayatımıza sokmak için onu tanımanın gerekliliğinden bahseder dururuz hep. Uzun uzun dinleriz bazen karşımızdakini. Saatlerimizi, belki günlerimizi ayırırız. Ve ilişkimizi buna göre yönlendiririz. Peki, kendimi ne kadar tanıyorum diye sordum bir gün kendime. Gördüm ki, alışkanlıklarımız ve kaygılarımızla kurduğumuz hayat en güçlü uyuşturucuymuş aslında. Kendimi tanımama engel olan, beni benden uzaklaştıran tam da buymuş aslında. Bunu fark ettiğimde ruhumla bedenim arasındaki sınırlar da kalkmaya başladı birer birer. Ama yeterli değildi henüz. Yazmaya işte bu noktada başladım. Baktım ki yazdıkça önümü görüyorum. Yazdıkça içimde dağılmış olanları toparlıyorum, bütüne yaklaşıyorum. Kimi ya da neyi yazarsam yazayım, kimi anlatırsam anlatayım, onun aslında ben olduğunu biliyorum. Yaşadıklarım, gördüklerim, gidemediklerim, kızdıklarım, almadıklarım, sevdiklerim, yaptıklarım, olamadıklarım, bildiklerim... Ama hepsi ben, hepsi benden olma. Ve en güzeli de, bir gün benden kalma olacaklar.
Her kelime bir sihir gibi yerini buluveriyor kendiliğinden. Yazmazsam durum böyle olmuyor. Yazınca ancak, daha net ortaya çıkıyor duygular, duruşlar. Herkesin aynı manzaraya bakıp farklı şeyler hissetmesi gibi, yazdıklarımın özgün olması düşüncesi bu işi çok daha özel kılıyor. O yüzden daha sıkı, daha sıkı sarılıyorum bu armağana. Yazdıkça yaklaşıyorum kendime. Çekirdeğin ısısı daha yakından geliyor şimdi bana.
Kâğıdımda buluyorum ve yeniden yaratıyorum kendimi. Yazmak, Tanrının en büyük özelliğinin insanda vuku bulmuş hallerinden biri gibi geliyor bana. Böyle düşünmek bile farkındalığıma yeni bir kapı açıyor. Tüm gücün bende olduğunu, ama asıl yolun kim olduğumun bilincine varmaktan geçtiğini görüyorum. Kâğıda dökülenleri gördükçe aynaya bakmış oluyorum. İşte o yüzden yazılanların asla yalan söylemediğine inanıyorum. Her şeyden kaçmayı başarsak da, kalemden çıkandan kaçılamayacağını biliyorum.

Kelimelerim boşlukları tamamlıyor. Ve belki de ben aslında, ‘büyük yapboz’ u bir araya getirmek için yazıyorum…
2007